Yanmış yıkılmış işgalden çıkmış bir şehir. Medeniyet merkezi iken işgale uğrayan tecavüze, katliama yıkıma uğrayan şehir Erzurum. Heyecanla beklemede.
16 Şubat 1916 da Rus işgaline uğrayan şehir 12 Mart 1918 de özgürlüğüne kavuşmuştu. Ölümün kol gezdiği günleri yaşayan şehir, Türk için esaretin ölüm olduğunu öğrenmişti. 2 yıllık işgal döneminde Rus ve Ermeni mezalimini tatmış özgürlüğünü kaybetmenin şerefini, namusunu, canını, malını kaybetmekle aynı olduğunu yaşamıştı. Doğunun en güzel şehri iken, ticaret yollarının kesişiminde göz alıcı güzelliğe sahipken işgallerle yakılmış, yıkılmış katledilmişti. Esaretin bedelinin ağırlığını yaşayarak öğrenmişti Erzurum.
Şimdi esaret koca Osmanlının üzerine çöküyordu. 1. Dünya savaşı sonrasında imzalanan ateşkes antlaşması Türk’ün idam fermanı olmuştu. İsteyen devlet diğerlerinden izin alınca gözünün üstünde kaş var diyerek işgale başlıyor güzelim Türk vatanı parçalanıp yutuluyordu. Türk huzursuzdu esaretin ağırlığını yüzyıllarca kaybettiği topraklardan öğrenmişti Erzurum ise daha özgürlüğüne kavuşalı bir yıl olmuşken zalim Ermeniye hediye edilmek isteniyordu. Doğu Anadolulun 6 güzel şehri sözde ermeni toprağı diye kabul edilmiş Ermeniye hediye edilmeye çalışıyordu.
Doğunun sınır taşı Dadaşlar diyarı Erzurum Ermeni zulmüne reva görülmüştü. Yıkık virane acıların şehri Erzurum bu sonu kabul etmeye hiç niyetli değildi zorlanarak yıkık dökük hali ile doğuyu ayağa kaldırmak için davrandı. Doğu Anadolu’ya haber saldı. Gelin toplanıp kaderimize karar verelim bir olalım iri olalım diri olalım düşmanın gırtlağımıza dayadığı hançeri kırıp atalım diye haber saldı. Delegeler gelsin kongre toplansın ne yapılacak, nasıl yapılacak tartışılsın.
Duyum alındı delegeler çıkarıldı yola revan olundu. Menzil Erzurum gaye esarete başkaldırıydı. Anadolu’da biri daha vardı. Türk esir olmasın vatan elden kopmasın diye çırpınan “Sarı Paşa” oda yola revandı. Dadaşlar diyarında bir ülke kurtarmak için çare aramaktı maksadı. Bu arayışın bedeli de vardı. Askerdi. Cepheden cepheye koşmuş yaralanmış üniformasına kanı ile madalya takmıştı. Bu arayış için ise üniformasını çıkarmış “SARI PAŞA” sadece “SARI” olarak kalmıştı. İstanbul da ise kendisini azleden zorla geri getirmeye çalışan bir damat vardı.
Temmuz 1919 Erzurum ayağa kalkmıştı. Yarası vardı. Yanıktı, yıkıktı ama ayaktaydı. Esareti kabul etmediğinin haykırışı yankılanmaya başlamıştı.
Kongre için teker teker gelmeler başlamıştı. Gelen sayısı ile çok azdı. 5 ilden 57 kişi katılan sayısı. Kimi çiftçi, kimi emekli, kimi avukat kimi müftü kimi asker yurdun her hizmet kolundan gelen delegeler. “SARI PAŞA” başkan olsun dediler Mustafa Kemal’i başkan seçtiler.
23 Temmuzda başladı tartışmalar 7 ağustosta bitti. Yanmış yıkılmış şehirden 57 delegenin ellerinde umut yeşerdi. Esaretin ölüm olduğunu bilen şehir 2 yılda ermeni zulmünde 100 binleri kurban veren şehir ülke için başkaldırının tohumunu attı. Umudu doğan güneş ile Anadolulun üzerine yaydı. Kongrede alınan kararlar ise şöyle sıralandı.
Erzurum bu kararlar ile kurtuluşun fitilini ateşliyordu. Türk’e esaret senin için ölümdür ayağa kalk kendin için savaş diye haykırıyordu. O fitil yakıldı. Anadolu son gücünü kullanmaya kalktı. Düşmanların tuzakları boşa çıkarıldı ve Anadolu’nun asıl sahibi Türk gençliğine bırakıldı. Erzurum kongresi işgallere karşı ortaya konulan direnişin nasıl örgütleneceğini, nelere dikkat edileceğini ve nelerden uzak durması gerektiğini belirlemiştir. Bu yönü ile kurtuluş savaşımızın temel prensiplerini ortaya koyan bir özelliği vardır.
Erzurum Kongresi, 23 Temmuz 1919’dan 7 Ağustos 1919’a kadar çoğu Erzurum ve Trabzon’dan olmak üzere elliden fazla delegenin katılımıyla toplandı. Kongre başkanlığına Mustafa Kemal seçildi. Kongre sonunda; direniş hareketinin temel ilkelerini belirleyen bir bildiri yayınlandı. Bildirinin önsözünde, Kongre’nin doğu illerinin ‘kutsal varlığını‘ korumak için aşağıdaki tehditler karşısında toplandığı belirtildi:
Doğu illerinin ‘hain tehlikelere’ karşı korunması için Kongre aşağıdaki sonuçlara varmıştır: