Horasan: Erzurum’un doğusundaki bölgeye verilen isimdir. Farsça bir kelime olan Horasan “Güneşin yükseldiği yer” anlamına gelmektedir.
Kars – Erzurum yolu üzerinde yer alan Horasan içinden demir yolu geçen bir ilçedir. Tarihi Urartu dönemine kadar uzanan Horasan, Aras Nehri kıyısına kurulmuştur. Bölge toprakları genellikle Aras Nehri boyunca uzanan geniş ovalar ile kuzey ve güneyi çevreleyen çıplak, yumuşak eğimli, geniş sırtlardan oluşmaktadır.
Yerel nüfusun geçim kaynağı esas olarak tarım ve hayvancılığa yansımaktadır. İlçede tarımdan elde edilen gelir daha çok Aras Nehri’nin sulama imkanlarından yararlanılarak elde edilmektedir. Bu kapsamda buğday ve diğer tarım ürünlerinin üretimi dikkat çekmektedir. Hayvancılık genel olarak köylerde ve dağlık kesimlerde yapılmaktadır. İklim özellikleri bakımından Erzurum merkezinden az bir farkla da olsa karasal iklim özellikleri egemendir. İlçenin bazı bölgeleri ilkbahar zamanında bolca yağış almaktadır.
Horasan Erenleri kültürüne derinden bağlı olan Horasan, Kars-Ağrı kavşağının yanı sıra Doğu’nun karma ve geniş bir kültür topluluğuna sahiptir.
Horasan bölgesinde yaşayan topluluklardan en önemlilileri; Türkler, Kürtler ve Araplar’dır. Az sayıda Afgan da bu bölgede yaşamaktadır.
Horasan, Doğu ile Batıyı birbirine bağlayan eski İpek Yolu üzerinde yer almaktadır. M.Ö. 4000 yılına kadar uzanan bir geçmişi vardır ve Roma, Asur, Uranu, Med ve Pers devletleri tarafından işgal edilmiş ve milattan sonraki dönemde Sasani, Arap ve Bizans egemenliğinde kalmıştır. 1071 Malazgirt Savaşı ile Selçukluların Bizans, Gürcü ve Ermeni krallıklarına mutlak üstünlüğü ile Doğu Anadolu zaptedilmeye başlandı. Bu dönemde İran’dan gelen Türk toplulukları, Horasan adını vererek, o zamanlar ÜSKÜHAT olarak adlandırılan bölgeye yerleştiler.
Erzurum ve civarında Osmanlı hakimiyeti 1514 yılında yapılan Çaldıran Seferiyle kurulmuş ve Horasan, Erzurum Sancağı Pasinler Kazasına bağlı 16 köyden ibaret bir Osmanlı Nahiyesi olmuştur.1877-1878 Osmanlı-Rus harbi sırasında, Ahmet Muhtar Paşa komutasındaki ordu kısmen başarılı olsa da Horasan-Köprüköy-Pasinler hattı Rus işgaline uğradı ve ordu Erzurum hattına çekildi.
1917 Rusya devriminden sonra Ruslar bölgeden çekilerek işgal altındaki toprakları Ermenilere teslim ettiler. Rusların geri çekilmesinin ardından ordumuz doğu vilayetlerini kurtarmak için harekete geçti ve 12 Mart 1918’de Kazım Karabekir Paşa komutasında Erzurum’u kurtardı. Horasan’ın Ermeni zulmünden kurtuluşu ise 16 Mart 1918’dir. Horasan İlçesi, Cumhuriyet devrinde Pasinler İlçesine bağlı Zanzak (Akçataş) nahiyesinin bir köyü iken 1940 yılında nahiye merkezi şimdiki Horasan’a nakledilmiş ve 30 köy bağlanmıştır. 4 Aralık 1953’de 6191 sayılı kanunla ilçe olmuştur.
Horasan; Erzurum, Kars ve Ağrı ilçenin birleştiği yerde kurulmuş bir ilçe olduğundan ulaşım açısından herhangi bir sorun yaşanmamaktadır. Türkiye’nin her yerine seferler düzenleyen otobüs firmaları sayesinde ulaşım daha kolay. Ayrıca İran, Azerbaycan ve Nahçıvan’a otobüs seferleri bulunmaktadır.
Horasan’a gelmenin bir başka alternatif yolu da demir yollarıdır. Horasan’dan, Haydarpaşa Kars demir yolu güzergahı geçmektedir. Bu hat üzerinde iki adet express çalışmaktadır. Haydarpaşa Kars hattında Doğu Ekspres ve Ankara, Kars hattında da Erzurum Express trenleri haftanın her günü çift yönlü çalışmaktadır. Her iki ekspreste de pulman,kuşetli ve örtülü kuşetli seçenekleriyle seyahat etmeyi daha da kolaylaştırıyor.
Ayrıca Horasan’a ulaşmanın bir başka yolu da Hava yoludur. Erzurum Havalimanı’na 40 dakika, Kars Havalimanı’na 1 saat uzaklıkta olan Horasan’a bu şehirlerden kara yoluyla kolayca ulaşılabilir. İstanbul, İzmir, Ankara ve Antalya’dan Erzurum Havalimanı’na direkt uçuşlar çeşitli firmalar tarafından çift yönlü olarak gerçekleştirilmektedir.
İlçemiz ; Kars, Ardahan, Iğdır, Ağrı,Van ve Erzurum illerinde hizmet vermekte olan otobüs şirketlerinin geçiş güzergahında olması nedeniyle,Türkiye’nin her yerine günün her saatinde hızlı ve kolay ulaşımın sağlandığı ender yerleşim yerlerindendir. Ayrıca Horasan Şehir otobüsleri ile gün içerisinde yarım saat aralıklarla Erzurum şehir merkezine ulaşım imkanı bulunmaktadır.
İlçede birçok tarihi yapı bulunmaktadır. Ancak 1983 depremi bunların çoğunu tahrip etti ve yok etti. Başlıcaları;
Gibi ziyaret edilebilecek yerler var. Ayrıca ilçeye bağlı taş köyü yakınlarında bulunan Urartu Kitabesi’nden de bahsetmek gerekir. Aras Nehri, Zars Çayı ve Serküllü Çayı gibi önemli nehirler Horasan’dan geçmektedir.
Doğu Anadolu’nun en büyük şehri ve bölgenin ekonomik, ulaşım ve kültür açısından önemli bir merkezi olan Erzurum, zengin tarihi geçmişiyle öne çıkıyor. Romalılar, Urartular, İlhanlılar, Sasaniler, Araplar ve Selçuklular gibi farklı kavim ve milletler tarafından yönetilen Erzurum’da, Osmanlılar, kent ve çevresini fethettikleri 1514’ten 1923 yılına, Türkiye Cumhuriyeti kurulana dek, bu topraklarda hüküm sürmüşlerdir. Böylesine önemli ve hassas bir bölgede bulunan Erzurum, coğrafi konumu ve konumunun avantajları nedeniyle tarihsel olarak çeşitli devletler tarafından yönetilmiş ve idari açıdan dikkat çekici bir bölgenin merkezi olmuştur.
Öte yandan Kent’in sahip olduğu bu coğrafi avantaj, aynı zamanda özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda yaşadığı savaş ve işgaller nedeniyle Cumhuriyet dönemine harap bir kent olarak girmesine ve geçmiş dönemlerdeki öneminin büyük ölçüde azalmasına yol açmıştır. Kentsel nüfusun sosyo-ekonomik gelişmeyle birlikte sürekli değişmesi ve hareket etmesi bu gerçeğe bağlıdır. Yetersiz sosyal faaliyetlerin ve ilgili alanların, eğitim sorunlarının ve yetersiz kentsel altyapının olumsuz iklim koşullarıyla birleşmesinin de buna etkisinin olduğu söylenebilir.
Oysa Anadolu’nun ilk yerleşim yerlerinden biri olan Erzurum, üzerinde bulunduğu platosu, çevrili olduğu sıradağlar ve yaylaları ile ülkenin en yüksek ili konumunda bulunmaktadır. Erzurum; Doğu Anadolu Bölgesi’nde, kuzeyinde Artvin-Rize, batısında Bayburt-Erzincan, güneyinde Bingöl-Muş ve doğusunda Ağrı-Kars yer almaktadır. Akarsu kaynakları yönünden zengin olan kent, Fırat Nehrinin başlangıcı olan Karasu’nun yukarı havzasında kendi adı ile adlandırılan ovanın güneydoğusundaki Palandöken dizisinin Eğerli Dağı eteğinde büyükçe bir alana yayılmaktadır. Tarihi İpekyolu’nun önemli bir merkezi olan Erzurum, bugün Türkiye’deki mera alanlarının yüzde 12’sine ve su potansiyelinin yüzde 10’una tek başına sahiptir. Ayrıca küresel ve bölgesel düzeyde enerji arz güvenliğine katkı sağlayacak Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) doğalgaz boru hattının ve büyük İpekyolu’nun yeniden canlandırılmasını olanaklı kılacak Bakü-Tiflis-Kars (BTK) demiryolu hattının güzergâhları, Erzurum’dan geçmektedir. Halen sahip olduğu eğitim ve sağlık alanındaki olanaklar dolayısıyla Erzurum’un bölgede en önemli bir merkez olduğu da bilinen bir gerçektir. Bu fırsatları daha etkin kullanarak Erzurum’un çok yönlü ve önemli bir uluslararası kültür, eğitim ve kış sporları merkezi haline gelmesini sağlamak mümkündür. Tarih boyunca bir savunma kenti olarak düşünülen bu kent, artık daha çok bölgesel işbirliklerine yönelik politika tohumlarının atıldığı bir istihdam ve yönetim merkezi olmalıdır.
Tüm bunlara rağmen öncelikle Erzurum ve çevre illeri kapsayacak büyüklükte bir bölge için yeni bir sürdürülebilir bölgesel kalkınma planı geliştirilmelidir. Böyle yeni bir bölgesel kalkınma planı hazırlanırken, yöre için geçerli olan ekonomik sektörler bazında gerçekçi bir şekilde öncelik sıralaması yapılması gerekir. Bu bağlamda akla gelen ilk sektörler olarak hayvancılık, kış turizmi, eğitim, ticaret gibi sektörlere öncelik ve teşvik sağlanmalıdır. Ayrıca bu bölgesel kalkınma planının sürdürülebilir bir niteliğe sahip olması, yani ekonomik niteliğinin yanı sıra, çevre ve sosyal yönden de önem taşımaktadır. Örneğin sağlıklı ve yaşanabilir kentler oluşturmada yapılacak iyi bir planlamayla, özellikle yakın çevresel kirliliklerin üstesinden gelinebilir. Kentsel altyapı sistemleri, düzenli depolama alanları ve bertaraf alanları gözden geçirilmelidir; İşlevsel alanlar ve aralarındaki ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda çevre sorunu yaratabilecek konulara dikkat edilmelidir. Kentlilerin temel gereksinmeleri arasında bulunan temiz hava, içilebilir su, parklar ve yeşil alanlar ile eğlendinlen olanağı sunan sağlıklı bir çevre oluşturulmalıdır. Kentliler için çok yönlü bir gereksinme olan yeşil alanların, hava kirliliğinin azaltılmasında önemli bir yutak alanları olduğu söylenebilir. Trafikten gelen hava kirlenmesinin önlenmesi için daha çok toplu taşıma sistemlerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının kirlenmemesi için su kaynaklarının yakınlarında yerleşim alanı kurulmamalı; hatta kentlerin içme suyu kaynaklarının korunması için etrafları ormanlık hale getirilmelidir. Modern bina yapım teknolojileri, ağaç-bitki canlı perdeleme sistemleri, kaynağında önleme gibi uygulamalarla kentsel gürültünün denetim altına alınmasıyla gürültünün insana erişimi azaltılabilir.
Ancak tüm bu kamusal nitelikli yakın çevresel kirliliklerin önlenmesinde ve çevrenin korunmasına yönelik hizmetlerle ilgili bütün özel ve kamu kuruluşlarının işbirliği şart olmakla birlikte, en önemli görev sorumluluğu, başta kentlilere ve ardından yerel yönetimlere düşmektedir. Nitekim çevre ve yerel yönetim mevzuatı, yerel yönetimlere çeşitli görevler vermektedir. Ayrıca şehrin fiziksel yapılarının yönetimi ve analizi konusunda diğer uzmanlardan, şehir planlamacılarından, mimarlardan, peyzaj mimarlarından ve çevre mühendislerinden, sosyolog ve psikologlardan da gerekli destek alınmalıdır.